“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz.
Her ne harcarsanız Allah onu bilir.”
(Âl-i İmran Sûresi – 92. Âyet-i Kerimenin Meâli)
METER “TAVŞAN DELİĞİ” ROMANI ÇIKTIKöyümüz halkından Mustafa UĞUR Oğlu; Akademisyen ve Yazar Ebubekir UĞUR’un METER “Tavşan Deliği” adını verdiği dördüncü romanı yayımlandı. Seydişehir Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde sosyolog olarak hayatını devam ettiren yazar Ebubekir UĞUR, ilk romanının devamı niteliğinde olan serinin ikinci kitabı YAŞLI ŞEF 2 “Orao” adlı romanıyla; Okurlarını hem ağlatacak; hem güldürecek, hiç olmadık yerde ah çektirtecek ve bir de üstüne utanmadan tebessüm ettirecek ama her halükarda okuyucunun okumasına fazlasıyla değecek bir yolculuğa çıkarmıştı. 2018 yılında yazdığı YAŞLI ŞEF romanı ile “Yılın En iyi Denetimli Serbestlik Personeli ” seçilen, 2020 yılının Şubat ayında iki romanını daha Edebiyat dünyasına kavuşturan Ebubekir UĞUR’dan yepyeni bir heyecan ile çocuk kitabı olan METER “Tavşan Deliği” Edebiyat dünyasına merhaba dedi. Bu romanıyla aynı anda satışa çıkan “Don Kişot’un Düşüşü” adlı romanıyla ülkemizde Edebiyat anlamında ilk defa Eser Kahramanı ile Yazarın yer değiştirdiği bir kurguyla çıkış yakalayan Yazar; METER “Tavşan Deliği” çocuk kitabında; hem küçüklere hem de büyüklere hitap ederek okuyucularını “Şeker Portakalı ve Küçük Prens” çocuk kitapları tarzında bir yolculuğa çıkarmayı hedeflemektedir. Bir diğer yandan ilk kitabı olan “YAŞLI ŞEF” romanının 2. baskıya geçtiği müjdesini verirken; yeni çıkan kitabı da dahil tüm kitaplarının kitapmuptelası.com, kitapyurdu.com, idefix, BKMkitap.com vb. başta olmak üzere an itibariyle en az 20 online sitede satışa çıktığını belirtmektedir. Ayrıca yazarın kitapları, imzalı olarak kendi ismiyle olan Facebook hesabından, instagram hesabı olan (bozkirdaki_cekirdek) hesabından iletişime geçilerek temin edilebilmektedir. Konuya ilişkin linkler aşağıdadır: Meydan-Der olarak hemşerimizi tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyoruz. EBUBEKİR UĞUR'un ÖZGEÇMİŞİ: Konya’da doğdu, Kadınhanı Meydanıl Mahallesi/Köyüne kayıtlı olup, İlk, orta ve lise öğrenimini Konya/Ereğli’de tamamladı. 2011 yılında Pamukkale Üniversitesi Sosyoloji bölümünü bitirdi. 2013 yılının Ocak ayında Adalet Bakanlığı’na bağlı olarak Amasya Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde sosyolog olarak memuriyet hayatına başladı. 2014 yılında ise Selçuklu Üniversitesi Sosyoloji bölümünde yüksek lisansını tamamlayıp uzman sosyolog unvanını aldı. Halen Adalet Bakanlığı’na bağlı olarak Konya ilinin bir ilçesi olan Seydişehir’de memur olarak hayatını devam ettirmektedir. 2007’den bu yana aktif bir şekilde deneme, eleştiri, makale, şiirler yazarak edebiyat alanında kalemini güçlendirdi. Projecilik noktasında AB temel eğitim, AB proje ve yazma eğitimleri ile kendini geliştirdi. Ayrıca aldığı eğitimler sonucunda Adalet Bakanlığı bünyesinde Sigara Alkol ve Madde bağımlılığı grup çalışmaları uzmanlığı, Öfke Kontrolü grup çalışmaları uzmanlığı, 0-18 yaş aile eğitim uzmanlığı, genel suçlu davranışı noktasında Hayat için Değişim Grup Çalışması uzmanlığı yaptı. YAYINLANAN ROMANLARI: 1) YAŞLI ŞEF (2018; Baskı 1) 2) YAŞLI ŞEF II “ORAO” (2020; Baskı 1) 3) DON KİŞOT’UN DÜŞÜŞÜ(2020; Baskı 1) 4) METER “TAVŞAN DELİĞİ” (2020; Baskı 1) YAYIMLANAN KİTAPLAR HAKKINDA KISI KISA METER “TAVŞAN DELİĞİ” ARKA KAPAK YAZISI “Bir rivayete göre; dünyada bir çocuk gülümsediğinde bütün evrendeki diyarları huzur ve güzellikler kaplarmış. O çocuk üzülüp bütün kalbiyle yardım dilediğinde ise onu dünyada var olan kötülük ve çirkinliklerden koruyup tekrar mutlu etmek için bir doktor yıldız dünyaya inermiş. Çünkü aslında çocuklar da yeryüzündeki en parlak yıldızlarmış…” Çıkmak üzere olduğunuz bu yolculukta; dahi bir çocuğun, büyüklerin dünyasındaki tezatlıklara açtığı savaşa ve evrende var olan farklı diyarlardaki zorlu maceralarına şahit olacaksınız. Bu diyarlarda arkadaşlarıyla en zorlu görevleri; cesareti, kalbinden gelen samimiyeti ve eşsiz zihinsel gücü ile nasıl başardığını merakla ve zevkle okuyacaksınız. YAŞLI ŞEF 2 “ORAO” ARKA KAPAK YAZISI Bir tarafta gökdelenler; bir tarafta hayat kokan yemyeşil dağlar... Bir tarafta lüks tekne ve yatlarıyla limanlar; bir tarafta masmavi göller ve berrak sular... Bir tarafta gümüş fincanlarla gelen bin bir türlü hazlar; bir tarafta közü yeni harmanlanmış kara demlikten çaylar... Bir tarafta bulanık bir gökyüzü altında yapay parıltılar; bir tarafta gökyüzünün elli tonu ve huzur kokan topraklar… Gökdelenlerden havalanıp yemyeşil dağlara, masmavi göllere kanat çırpan bir kartalın hikayesinin anlatıldığı bu romanda; bu kartalın hayatının ne kadarından vazgeçebildiğine şahit olacaksınız ve onun zamana meydan okuyan ölümsüz aşkını, kalbinizin en ücra köşesinde bir yangın misali hissederek yaşayacaksınız... DON KİŞOT’UN DÜŞÜŞÜ ARKA KAPAK YAZISI “ Kitaplar bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaptakileri sokaktakilerden daha çok sevdim. ” CEMİL MERİÇ “ Bazılarımız şiirlere, şarkılara, filmlere, kitaplara tutunuyor. Sanırım artık insan, tutunamıyor insana.” OĞUZ ATAY “Zaten yalnızlığımın sebebi, kitaplardaki kahramanları semtimde bulamayışım değil miydi?” SABAHATTİN ALİ Siz hiç yazarıyla kahramanının yer değiştirdiği bir kitap okudunuz mu? Peki ya siz hiç kaleminizden damlayan bir mürekkep ile satranç oynadınız mı? Öyle bir satranç ki; 64 karelik basit bir satranç tahtasının çok ötesine geçmiş bir oyunu ifade etmekte… Bunu bile bile yaptığınız her hamle ile hayatlara etki edebileceğiniz vicdanların satrancı olmuş bu oyunu hala oynayabilir misiniz? Bu sorunun cevabını bazen siz veremezsiniz ve isteyin ya da istemeyin bazen oynamak zorunda kalırsınız..." Şimdi kalem, Cervantes’in değil Don Kişot’un elinde… Akıl tutulması yaşayacağınız bu kitapla; alışagelmiş tüm dengeler sarsılacak. Bu kadar da olmaz dediğiniz her şey o kadar olacak… Her dokunuşta hayatların derinden sarsılacağı bir satranç oynanacak. EBUBEKİR UĞUR İLE BİR RÖPÖRTAJ 1. Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız HANGİ OKULLARDA OKUDUNUZ nerelerde çalıştınız ? 1987 Konya doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Konya/Ereğli’de tamamladım. 2011 yılında Pamukkale Üniversitesi Sosyoloji bölümünü bitirdim. 2013 yılının Ocak ayında Adalet Bakanlığı’na bağlı olarak Amasya Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde sosyolog olarak memuriyet hayatıma başladım. 2014 yılında ise Selçuklu Üniversitesi Sosyoloji bölümünde Master eğitimimi tamamladım. Halen Adalet Bakanlığı'na bağlı olarak Konya ilinin mütevazı bir ilçesi olan Seydişehir'de memur olarak hayatımı devam ettirmekteyim. Yazmaya başlama hkayenızı anlatır mısınız Yazmaya başlamam çok eskiye dayanmakta ilkokulun ilk yıllarına dayanıyor hatta. O zamanlar daha yoğun olarak çevreyi gözlemleyerek farkındalık hat safhada olsa da çevremde gördüklerimi, gözlemlediklerimi kâğıt ile buluşturmak biraz zaman almıştı. Özellikle yaşadığınız sosyal çevrede idrak edebildiklerinizi hayal ve kelime dünyanızla harmanlandırmak o yaşların harcı değildi. Bu yüzden o zamanlarda eğer başıboş bir kâğıt bulabildiysem kâğıtlara bulamadıysam evimizin iç ve dış duvarlarına yazmaya başlamıştım. Tabii özellikle evin duvarlarını hem içerden hem de dışardan güzelleştirmem de! O yaşlarda izlediğim filmlerin etkisi büyüktü. Kalemim ile ilk ciddi tanışmam orta ikinci sınıfta Türkçe ve Güzel Konuşma ve Yazma dersi öğretmenim Halide Taşçı sayesinde olmuştu. Öğretmenimiz bu iki dersin de son 10 dakikasında bir konu üzerine kompozisyon yazdırır ve bunu evlerimizde tamamlamamızı ödev olarak isterdi. İşte ben bu ödevleri hiç aksatmadım ve bu şekilde kalemim ve geleceğe dair mutlaka söyleyecek sözümün olduğunu fark ettim. Ancak ilerleyen zamanlarda bu isteğim üzerine çok yönelmediğim için kalemimin o günlerde biraz köreldiği, düşünsel bahçemin ise biraz bakımsız kaldığı doğrudur. Ta ki Pamukkale Üniversitesi Sosyoloji bölümünü kazanıncaya kadar. Düşün dünyam için neredeyse küllerinden yeniden doğan bir sürecin mimarı benim için sosyoloji ile tanışmak ve sosyolojiyi anlama adına verdiğim çaba olmuştur. Sosyoloji ile birlikte yeniden formuna kavuşan ve o güne kadar hiç olmamış bir şekilde dinç olan zihnim bu (b)ilim sayesinde kapasitesini her daim bir adım öteye taşımaya çalışmıştır. Ayrıca sosyoloji ile birlikte yaşadığım zihinsel sıtmalar beni daha fazlası olmaya en uygun aday yapmıştır. Sosyoloji ile tanışmamızın üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen bugün dahi onun aracılığıyla düş(ünüş)lerimde kurduğum şantiye ile hayat daha pozitif, daha çalışkan, daha duyarlı, daha hassas ve daha üretken bakabildiğimi düşünüyorum. Üretkenlik adına o günden bugüne yazdığım küçük hikâyeler, denemeler, köşe yazıları, şiirler, yorumlamalar, teorik anlamda kitap haline almaya hazır tezler yazdım. 2. Ilk kıtabınızı ne zmaan nasıl cıkardınız İlk romanımı 2018 yılının Mayıs ayında çıkardım. Bir çok yayın evi ile görüşme yapıp Uyanış YAYINEVİ ile anlaştım. 3. Bugune kadar cıakrdıgınız kıtapların adı konusu ne Bugüne kadar 3 kitabımız yayınlandı. 1 kitabımız ise yayınlanmak üzere. Bu kitaplarımdan ilki; 2018 yılında yayım hayatıma merhaba diyen YAŞLI ŞEF romanımdı. Bu romanımda adeta şehir Metropol yaşantısına kendini kaptırmış, AVMler sokağında kısılıp kalmış. Yapay parıltılar ve sahte ilişkileri içinde kendini aşamaya mecbur saymış onca insana karşın; sahip olduğu her şeyi şehirde bırakıp doğanın bağrına giderek sıfırdan başlayan bir adam ve onun efsaneleşmiş yaşamını kurguladım. Yani sembolik olarak söylemek gerekirse; YAŞLI ŞEF: gökdelenlerden havalanan ve yemyeşil dağlara, masmavi göllere kanat çırpan bir kartalın hikâyesinin anlatıldığı bir eserdir. Ölümsüz bir aşkın da baş mimarıdır. Sonra devam kitabımız YAŞLI ŞEF 2 “ORAO” bu yılın Şubat ayında yayımlandı. Bu kitabımızda ilki kadar iddialı bir şekilde yayım hayatını sürdürmektedir. Hatta okuyanların heyecanlandığı bir sürprizi sona koyduk. Bu kitabımız ile birlikte YAŞLI ŞEF 3 “MAYA” ile bu serimizde final yapacağımızı bildirdik. Birçok okurumuzun da merakla beklediğini belirttiği yorumlarıyla yakın bir zamanda onu da yayım hayatına kazandırmak için çalışmalarımız devam ediyor. Diğer bir kitabımız; DON KİŞOT’UN DÜŞÜŞÜ ile orijinal bir kurgu oluşturup Türk Edebiyatında ilki başardık. Çünkü edebiyatımızda; yazar ve eser kahramanın yer değiştirip; hayatların derinden sarsıldığı bir vicdan satrancının oynandığı bir eser henüz yazılmadı. Bu yüzden Don Kişot yazar olursa Cervantes eser kahramanı olursa ne olur diye soranlara cevabımızı kitapta verdik. Diğer çalışmamız; METER “TAVŞAN DELİĞİ” çocuk kitabımız; yayınlanmak üzere. Bu eserde okurlarımız; küçük dahi bir çocuğun ve arkadaşlarının evrendeki farklı diyarlardaki zorlu görevleri kısıtlı zaman diliminde nasıl yerine getirdiğine şahit olurken, o küçüçük yüreğin çocuklarımıza en güzel sorumlulukları kazandırmasının yanı sıra büyüklerimize de inanmanın ve bir çocuğun o kirlenmemiş dünyasının bu dünyadaki bütün kötlülüklerden daha üstün olduğunu anlatmaya kararlığını hissedecekler. Yazmak mı yayınlamak mı zor ? Yayınevi arama ya da dönüş bekleme süresinin uzunluğuna bakarsak; yayımlamak daha zor. Cok okuyor musunuz okumadan yazan o kadar çok kı bunun sosyolojık bır analızını yapar mısınız ınsanlar neden kıtap okumuyor ınsanlar neden kıtap cıkarmak ıster sızce . Ben öncelikle belirteyim ki; yazarlıktan önce iyi bir okurum. Bu işin okumadan olmayacağına inanırım. Çünkü bu süreç bana göre aşamalı bir süreçtir. Çünkü; önce okumaya başlarsınız ve okuduklarınız zihninize vurur artık düşünmeye başlarsınız ve bu sizi idrak etmeye götürür. Bu süreçte daha fazla okursunuz ve idrak ettikleriniz bir süre sonra mekân zaman önemli değil dilinize vurmaya başlar. Artık. Konuşmalarınızda okuyup idrak ettiklerinizin ağırlığını hissedersiniz. Dilinizden sonraki evre ise son evre tüm okuyup, düşünüp idrak edip yorumlamaya başladıklarınızın eline vurmasıdır. Yani artık. Tüm çabalarınız zihinsel kınınıza sığmaz. Artık onu durduramazsınız çünkü damla damlamaya hazırdır. Tıp kı Özdemir ASAF’ın dediği gibi; Damla kendini tamamlayınca damlar. Evet maalesef doğrudur; okumadan, yeterince okumadan kitap yazanlar var. İçini dökenler. Poüler kültürü kullananlar. Param var hem yazdırır hem de bastırırım diyenler oldukça fazla. Ve yine maalesef ki sürecin önündeki en büyük engel durumundalar. Çünkü bu sürecin tıkanmasında, bu piyasayı bilmeyen birçok yayınevi adı altındaki ticarethaneleri doğurucu bir faktör olmasında doğrudan etkileri var. Diğer yandan; okumak zor bir eylemdir. Emek ister, çoğu zaman saatler alır. Yazarın verdiği mesajı anlamak, anlamlandırmak ciddi bir emeği ve meşakatli bir zaman dilimini kapsar. (bunu ayrı bir ropörtajla baştan sona konuşalım. Konu derin Sizce kıtapları ve okumayı genclere nasıl sevdırebılırız. Onları sürekli kitapla muhatap kılmak gerekir diye düşünüyorum. Her yerde bunun olması gerekir. Kitap okuyanların ve bu konuda samimi olanların emeği ödüllendirilmeli. Ayrıcalıklar sağlanmalı. Ailelerimizde çocuklarımızla ortak etkinlikler yapmalı. Bu şekilde küçük yaşta onlara kitap sevgisini aşılayabiliriz ki gençlik yıllarında gerçekten kendine ait söyleyebilecekleri bir sözleri olmasını sağlayabiliriz. Gunumuzde herkes kıtap yayınlıyor bu da kalıteyı dusuruyor bu konuda sosyolojık olarak naısl analız edersınız Evet, maalesef kalemin onurunun incindiği en baş sebeplerden biri bu. Bu konuda diğer soruda da değindim. Damla, kendini tamamlayınca damlamalı. Yoksa kalite düşüyor ve gariptir cinsellik vb. konularda yazanlar fazlaca ön plana çıkıyor. Bu durumda da Konular ve bakış açıları çokça sapıyor. Sırf satmak için yazmak tabiri türüyor. Ve o andan itibaren ne yazar ne de kalemi kendi oalrak kalıyor. Sosysolojı ıle alaklı kıtaplar yazmak sıze karıyerınızde ne kattı ılerde ne katacak Ben sosyoloji diploması hatta master ile birlikte uzman sosyolog unvanını alsam da kendimi bir sosyolog olarak görmüyorum. Çünkü bu alanda bir okumak/bilgi edinmek için gözlerinden vazgeçen hatta gözlerini kaybettikten sonra bile öğrencilerinin kendine kitap okumaları saysinde bu yoldan vazgeçmeyen bir Cemil Meriç örneği varken ben kendime sosyolog deme haddini kendimde görmüyorum. Diğer yandan hayata bakış açısı ,toplumsal ve bireysel analizler, kitlesel başarı ve sapmalar, grup etkisi mahalle baskısı, küresellik, küresel ve yerel dönüşümlerin analizleri noktasında bir fikir edinme açısından bana çok katkısı olduğunu düşünüyorum. Yazarların sosyolojı bılmesı sızce ne katar onlara Sadece yazarların değil, herkesin sosyolojinin ne demek istediğini anlaması gerektiğine inanıyorum. Çünkü hayat tek düze yaşanmıyor. İçinde bulunduğumuz toplumu dahil olduğu her bireyiyle, farklı ve benzer olay ve olgularıyla yani her şeyiyle analiz etmek artık bir gerekliliktir. YAZMAK ISTEYEN VE SOSYOLOG OLMAK ISTEYENLERE NE ONERECEKSINIZ Deliler gibi okumak gerek. Okurken bu işin hiç kolay olmayacağını bilmek gerek. Ve buna gerçekten gönül vermek gerek ve gün geldiğinde herkese ve her şeye karşı bir bakış açısı edinmenin yanında; söyleyecek bir çift sözünüzün her daim olacağını bilmek gerek. |
697 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |