Sosyo Kültürel Açıdan Kadınhanı
SOSYO-KÜLTÜREL AÇIDAN KADINHANI
(GELENEKLER- GÖRENEKLER-YAŞAYAN KÜLTÜR ÖZELLİKLERİ)
KIZ İSTEME VE DÜĞÜN
Kadınhanı Hanefi Müslüman-Oğuz Türk ve Türkmen örf,adet ve geleneklerinin hüküm sürdüğü dindar muhafazakar bir ilçedir. Aile yapısı Baba-erkil dir. Genellikle çocuklarını erken evlendirirler.Evin delikanlısı evlendirilmek istendiği zaman abla ve yengeler çevredeki kızları araştırmak için ev ev dolaşırlar.Çevredeki düğün ve benzeri toplantılarda hep alıcı gözle kız bakılır. Birisinde karar kılındığı zaman,gündüz kadınlar kızın evine giderek tekrar iyice süzerler, hafiften de olayı çıtlatırlar.Akşam erkeklerle beraber dünür gelmek için randevu isterler. Eğer durum müsait değil ve ya olumsuz ise randevu verilmez. Ama kızın anası da biraz taraftarsa “Valla bacım babası bilir...”gibi esnek laflar ederek erkekleriniz gelip konuşsunlar demek ister. O akşam erkek tarafının ileri gelen büyükleri ve birkaç kadın kız evine dünürcülüğe giderler.Kadınlar ayrı odada,erkekler ayrı odada oturulur. Hoş-beşten sonra İzzet ikramda bulunulur.Hatta izzet ikram biraz fazlaca ise “Kızı vermeye gönülleri var.”gibi bir mana çıkarılır.Derken oğlan evinin büyüklerinden birisi konuya girerek
-“Allah’ın emri,Peygamberimizin kavli,İmam-ı Azam Efendimizin içtihadı ile kızınıza dünür geldik.” der.
Kız evi nazlanmaya devam eder. Vermek istiyorsa bile bunu belli etmez .Yoksa“Hemencecik veriverdiler” diye altında bir çapanoğlu aranır...
-Valla hele bir düşünelim tabii...Sorup soruşturalım...diyerek birkaç gün sonra cevap vereceklerini belirtirler.Bu arada taraftar iseler bile iyice araştırılır,tanıyanlardan soruşturulur.Olumsuz ise “Kızımız küçük” ya da “Düğün yapmak için durumumuz elverişli değil” gibi bahaneler uydururlar.
Yok eğer olumlu ise şartlarını ve alınmasını istedikleri eşyaların listesini yazılı olarak bildidirler. Buna Kağıt yazma denir.Artık oğlan tarafı da bu genel şartları kabul ediyorsa söz kesilir.Hemen oğlan tarafının gençlerinden birisi meclisteki yaşlıların elini öper.Bundan sonra hoca efendi dua eder.Oğlan tarafının önceden hazırlamış olduğu lokum ya da şirinlik şerbeti orada bulunanlara ikram edilir. Eskiden yaygın olan başlık parası şimdilerde artık kalkmıştır.
Artık o günden sonra oğlan tarafı sık sık maile olarak ziyarete gelirler. Genellikle Kadınhanı’nın pazarı olan Cumartesi günü gelin kız için pazardan oldukça çeşitli öte-beri alınarak akşamı oturmaya gidilir.Gelinkız gelenlerin hatta küçük çocukların bile elini öper (Çocuklar buna çok sevinirler).Kız tarafı görgülerini göstermek için çay, kahve, pasta,çörek, meyve gibi şeyler ikram ederler.Oğlan tarafının büyükleri içtikleri kahve fincanının kenarına gelinkız için dolgunca harçlık para bırakırlar.Sohbet edilir,nişan veya düğünle ilgili ayrıntılar konuşulur...
Erkekler için ayrı kadınlar için ayrı günlerde nişan merasimi yapılır.Nişandan önce gelinkız çarşıdaki konfeksiyon mağazalarına götürülerek almak istediği giyecekler bizzat beğendirilir.Nişan da oğlan tarafının akraba ve konu-komşuları para veya hediye verirler. Kadınlar tarafında bu hediyeler çığırtkan bir kadın tarafından yüksek sesle “Haladan bir bileziik! Dayı karısından bir yarımlıık!” diyerek hem de göstererek ilan edilir.
Her iki taraf ta biribirine giysisinden sigara ve çakmağına kadar geniş ve yüklü hediyeler gösterişli bohçalar içerisinde gönderirler. Buna da Tabak Gönderme denilir. Tabağı götüren kadınlar oğlan tarafında dört başı mamur olarak ağırlanır.Damattan da ayrıca paralarını ve hediyelerini alırlar.
Düğünden önce belirlenen bir günde dini nikah genellikle damat ve gelin kızın vekaletleri alınarak kıyılır.Dini nikahtan önce gelinin mihrisi ayrıntılı liste halinde yazılarak damat ve babasına imzalattılır.Köyün muhtarı da mühürleyerek şahitler huzurunda tasdik eder.
DÜĞÜN:
Düğüne davet için civar köylere okuntu davetiye gönderilir.Eskiden düğün Pazartesi günü başlayıp Perşembe günü bitermiş. Şimdilerde ise mutlaka Çarşamba günü başlayıp Pazar günü biter. Bunun dışında pek vaki olmaz. Düğün evine bayrak asılır ve düğün bitene kadar asılı kalır.Gelin almaya gidilirken kendisine güvenen birisi bayrağı alarak seğmen denilen gelin konvoyu ile gidip gelirken taşır ve damadın babasından da bahşişini alır.Fakat bayrağı taşırken başkasına kaptırırsa o zaman da cezasına razı olur.
Düğün sahibi Çarşamba gününden başlayarak akşamları misafirlerine,mahalle mahalle sıra ya koyarak yemek verir.Buna da Davet denir. Davette Toyga(Yayla) çorbası,etli pirinç pilavı,suböreği,kadayıf,bamya çorbası yanında hoşafı ile bulgur pilavı mutlaka bu sıra ile yenilir.Yemekleri servis yapan gençler bu sırayı şaşırırlarsa büyükler tarafından azarlanırlar.Bazen bazı yemekler ikilenir, üçlenir...Yemeğin üzerine kahve ve sigara ikram edilince davet bitmiş olur,misafirler hemen izin alırlar oradan ayrılırlar.
Bazen erkenden olmakta ise de genellikle Cuma günü öğleyin Davul- zurna gelerek çalmaya başlar.Pazar günü gelin çıkana kadar çalar. Çalgıcı denilen içeri ayrı dışarı ayrı ekip olan bu kişiler genellikle Ilgın’dan veya Akşehir’den tutulur.Dışarı ekibi Davul,zurna veya klarnet,trambet, saksafon olmaktadır.İçeri ekibinde ise bağlama,cümbüş veya ud,keman, kanun,darbuka,zil bulunmaktadır.İçeri ekibi Saffet Efendi, Konyalım,Kozandağı,Aslan Mustafam, Menteşeli, Şerif Hanım, Kesik çayır,Kaymakam Kızı,Emmiler,Yaban elleri,gibi oturak havalarını yaygın olarak söyler.Gece ilerleyince ve kafalar tütsülenince Mavuş gelin türküsü’nün sırası gelir...Eğlence sabaha kadar devam eder ve sabahın ilk ışıkları belirirken;
“Sabah olur güneş vurur duvara.
Allı gelin senin gocan avara.
Faydasız çamuru çalma duvara,
Yağmur yağar emeklerin zay olur...”
türküsü büyük bir içtenlikle söylenirken ahlar çekilir...
Sağdıç adı verilen ve damada töreleri öğreten mutlaka evli olan arkadaşı,damadı cumartesi akşamı hamama götürür,sonra eline kına yakılarak fazla geç olmadan yatırılır.Bazen eğlencenin dozunu kaçıran damadın arkadaşları sabaha karşı ille de damadın eğlenceye iştirak etmesini isterler. Bunun üzerine damat uyandırılarak odaya getirilir.Odada bulunanlara sigara ikram eder,çakmağı ile de sigaralarını yakar...Cümbüşün sesi artar,tabanca tüfekler patlatılır...
Cuma günü öğleden sonra irice bir koç süslenerek köyün sokaklarında gezdirilir. Ziyaret edilen evlerde verilen bahşiş eşyalar koçun sırtına iğne ile tutturulur.Bu merasimi izleyen kalabalık grup gençler çeşitli oyunlar çıkarırlar.
Cuma günü akşama doğru önde bir grup erkekle kadınlar her birisi eline bir tabak içerisinde yemek taşıyarak davul ve zurna beraberinde olarak gelinkız için kız evine yemek götürür,verip hemen dönerler.Hediyelerini de alırlar tabii..
Cumartesi günü ikindi sıralarında daha kalabalık bir grup mutlaka yürüyerek kız tarafına kınaya gider.Hatta uzak bir mesafeye arabalarla gidilmişse bile kızevine yaklaşırken vasıtalardan inilir öylece yaya olarak varılır.Bu gidiş esnasında damadın arkadaşları olan gençler deve yaparlar,kadın kılığına,arap kılığına girerek oyunlar oynarlar.Bu merasim de davul-zurna beraberinde olur.Kapıya varıldığında kapı arkasından kapatılmıştır.Artık sıkı bir pazarlık başlar.Yeterli bahşiş alınmadan da kapı açılmaz. Kadınlar maniler eşliğinde, götürdükleri kınayı gelin kızın avucuna koyarlar,saçlarını tararlar eğlenceye o günün akşamı devam etmek üzere ayrılırlar.
Cumartesi günü akşamı kadınlar kalabalık halde kız evine ellerinde fener ve meş’alelerle giderek kına gecesi eğlencesi yaparlar.Buna Kız başı gecesi de denir. Becerikli kadınlar tef çalarak türkü söylerler,kadınlar da eşli olarak kaşıkla oynarlar.Genç kızlar erkek kılığına ve çeşitli cadı kılığına girerek çeşitli oyunlar sergilerler.
Masa üstünde pekmez
O pekmez bize yetmez
Bizim köyün kızları
Bandosuz gelin gitmez.
Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler
Anasının bir tanesini hor görmesinler
Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim.
Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim... gibi türküler söylenir.
Gecenin sonuna doğru ortaya kına çanağı getirilir.Gelin kız da ortaya oturtulur.Önce gelin kızın saçı tel sırma ile örülür.Daha sonra ellerine ve ayaklarına kına yakılmaya başlanır.Bu arada başına toplanan kızlar duruma uygun maniler söylemeye başlarlar. Genellikle şu maniler söylenir.
Gıcılar da deli kavak gıcılar Kavak Kavağa yaslanır.
Çıkmaz yüreğimdeki acılar Dalında bülbül beslenir
İşte de geldi kınacılar Oğlumuz delidir uslanır
Kız anam kınan kutlu olsun Kız anam kınan kutlu olsun
Yarinen ağzın tatlı olsun Yarinen ağzın tatlı olsun
Mestin yüzünü yağlarlar Küçük dayın atın yiter
Üstünün ipini bağlarlar Büyük dayın bile gider
Yarin yanına yollarlar Anan neden keder eder
Kız anam kınan kutlu olsun Kız anam kınan kutlu olsun
Yarinen ağzın tatlı olsun Yarinen ağzın tatlı olsun
Yağmur yağar yaş üstüne Çağırın sağdıcım gelsin
Kalem oynar kaş üstüne Elleri al kınalar görsün
Her ne dersen baş üstüne Görmeyen babası olsun
Kız anam kınan kutlu olsun Kız anam kınan kutlu olsun
Yarinen ağzın tatlı olsun Yarinen ağzın tatlı olsun
Çattılır çatma taşını Sıva çaldığın duvarlar
Ördüler kızın başını Esvap yuduğun pınarlar
Çağırın kızın gadaşını Seni her an anarlar
Kız anam kınan kutlu olsun Kız anam kınan kutlu olsun
Yarinen ağzın tatlı olsun Yarinen ağzın tatlı olsun
Atladı çıktı eşiği Evimizin önü alma
Sofrada kaldı kaşığı Almanın dalını eğme
Kız bu evin yakışığı Yarın gece uyuyakalma
Kız anam kınan kutlu olsun Kız anam kınan kutlu olsun
Yarinen ağzın tatlı olsun Yarinen ağzın tatlı olsun
Kızın anasının ağzından şu maniler söylenir:
Karşıdan gördüm seni
Gül ilen derdim seni
Gözüme inanmazken
Ellere verdim seni. Gelin kızın ağzından ise şu maniler söylenir;
Bağa vardım yaslandım. Kahve oldum tavalarda kavruldum.
Yağmur yağdı ıslandım. Duman olup havalarda savruldum
Kınamayın komşular Gelin oldum aranızdan ayrıldım
Şeker ile beslendim... Bacılarım ne acıdır ayrılık.
Gal evimiz gal... Gal evimiz gal...
Şen yuvamız şen... Şen evimiz şen...
Balı pekmez sanırdım Kavak kavaktan uzundur
Gülü kokmaz sanırdım Dalında biten üzümdür
Pek sevdiğim anamı Güveyi iki gözümdür.
Söze bakmaz sanırdım. Gal evimiz gal...
Gal evimiz gal... Şen yuvamız şen
Şen yuvamız şen.. Giysi yuduğum ak taslar
Koyun gelir kuzu ile, Meyve yediğim ağaçlar
Ayağının tozu ile Gidiyorum arkadaşlar
Babam beni ele verdi; Gidiyorum a kardaşlar
İki düşman sözü ile Gal evimiz gal...
Gal evimiz gal... Baba bostanın bitti mi?
Şen evimiz şen... Dalları köken attı mı?
Ak üzümün salkımı Beni ellere verdin,
Şen yuvamız şen...
Gal evimiz gal... Felek aldı aklımı
Şen evimiz şen... Anam beni büyüttün
Gal evimiz gal... Yakan yerine yetti mi?
Şen yuvamız şen... Helal eyle hakkını.
Kızın tel örgüsü ve kınası bitince akraba ve arkadaşları gelin kızı kucaklayarak ağıtlar ya- karlar.Kına yakılmadan önce gelin kızın avucuna sıkıştırılan sikkeli para çevresine toplanan kızlar tarafından “darısı bizim başımıza” anlamında kapmaya çalışılır.Gelin de vermemeye çalışır.Nihayet gelinden alınarak damada görderilir.O da para kesesinin içine bereket niyetiyle bu parayı diker. Böylece kız başı eğlencesi sona erer.Kızın arkadaşları sabaha kadar kızın yanında kalırlar.
Eskiden Perşembe idi şimdi Pazar günü öğleye doğru düğün evinde açık havada bir meydanda bir sini üzerinde yemek bulundurulur.Orada bulunan erkekler doyumluk değil de tadımlık olarak birer kaşık yemekten alarak hallerince para verirler.Buna aş dökme denir. Toplanan para,yemekleri pişiren kadına verilir.
Sağdıçla damat düğün odasına getirilir.Hoca efendi dualarla damadın elbisesini giydirir.Es ki elbiselerini de uyanık çocuklardan birisi götürerek gelin hanıma teslim eder ve karşılığında para alır. Giydirme işi bitince damat hazır bulundurulan atın üzerine bindirilir,güvey indirecek olan dayı veya amcanın evine giderek indirilir. Artık o akşam da davetler o evde yapılır.At koşuları,cirit,güreş gibi oyunlar da burada yapılır.
Bu arada arabalar,yaylılar,binit atları,seymenler hazırlanır,düğün odasının önünde toplanır.Şenlikli bir şekilde kız evine varılır.Eğer gelin komşu köyden alınıyorsa o köyün gençleri tarafındanMeddah tarzı çeşitli oyunlar sergilenir,ağır şakalar yapılır,güreşler tutulur.
Sabah oğlan evinden gelen becerikli hanımlardan birkaçı gelini süslemiş hazırlamıştır bile.Gelin akrabalarından büyüklerin elini öperek vedalaşır,onlarda para verirler.Buna harçlık dökme denir.Gelinin babası veya abisi kırmızı bir şeridi gelinin beline bağlar.Hoca efendi tarafından dua okunduktan sonra gelin hanım arabaya (veya eskiden ata)bindirilir.Bu arada mahremiyet açısından erkekler tarafından görülmemesi için araya battaniyelerle perde çekilir.Gelinin yanına kız tarafından hatırlı yakın akraba kadınlarından birkaçı da biner. Arabanın önüne kayınpederin kardeşi veya yakın akrabalardan birisi biner.Yolda artık mesuliyet onundur.Konvoyun önü kesilince parayı o verir. Oğlan evinden ayrı bir grup ta gelinin sandığını ve eşyalarını teslim alırlar.Kız evinden bazı kadınlar sandığın üzerine otururlar,para almadan teslim etmezler.
Artık düğün konvoyu yoldadır. Hızla yol alırken çocuklar gençler önünü kesmeye, bahşiş almaya çalışırlar.Düğün alayı mutlaka köyün camisinin etrafını dolaştıktan sonra oğlan evine varır.Gelin arabasının gireceği avlu kapısı diğer arabalar tarafından geçmesine fırsat vermeyecek şekilde kapatılır,bahşiş alınmadan açılmaz.Gelin arabası nihayet kapıya yanaşır,hoca efendi bir kez daha dua eder,battaniyelerle perde yapılarak görüş engellenir. Fakat o da ne?Gelin inmemektedir. Kayın pederi istemektedir.Kayınpeder gelince de artık koyun,koç,inek veya tarla gibi hale uygun istekler elde edildikten sonra nihayet iner.Elinde kocaman bir ayna ile yaşlı kadınlardan birisi karşılar gelini,aydınlık dileğiyle...Sonra da bir başka yaşlı kadın damda bulunduğu yerden bir testiyi aşağıya atar kırar bütün kötülüklerin de öylece kırılması yok olması umuduyla...arkasından şeker arpa buğday saçar aşağıya bereket için..Damat gelini karşılar.Kolundan tutarak içeriye odalarına bırakıp döner ki buna koltuk olma denir. Bazı mutaassıp aileler buna müsade etmezlerdi eskiden.
Gelin (Şimdilerde damatla yanyana) kendisine ayrılan yere oturtulur. Oğlan evinin yakınları sırayla para takarlar. Birisi bu paraları elbisesinin üzerine iğneyle tutturur. Buna okşama denir.
Erkekler güvey indiren adamın odasında toplanırlar. Damatla sağdıç ta oradadır. Sağdıcın bütün engellemelerine rağmen damadın arkadaşları çeşitli şakalar yaparak damada eziyet etmeye çalışırlar,bir eşyasını çalabilirlerse karşılığında sağdıçtan bahşiş almadan vermezler.Akşam yemeğinde de kendi kaşıklarıyla damadın ağzına büyük büyük hem de sıcak lokmalar verirler.Damat töre gereği yemek,katlanmak zorundadır.Ama bunları bir kenara yazmaktadır,sıra o arkadaşlarına da gelecektir...Bunu ufak bir kaş göz hareketiyle arkadaşlarına belli etmeden de duramaz hani...
Yemekten sonra yatsı namazı için camiye gidilir grup halinde.Namazdan sonra doğruca gelinin bulunduğu odanın önüne gelinir.Eve yaklaşılırken tekbirler getirilir. Hoca efen'dinin duasından sonra sağdıç önde damat arkada büyüklerin elleri öpülür.Damat tam odanın kapısından girerken arkadaşlarının yumrukları patlar sırtında,hem şaka kabilinden,hem de heyecanı yatışsın diye.Odada kapının arkasında yakın akraba kadınlardan bir veya iki kişi bulunur.Damatla gelini tanıştırmak anlamında tokalaştırır,sonra başbaşa bırakıp çıkar. Damatla gelin sağdıç karı kocanın kendilerine töreyi öğrettiği üzere iki rekat namaz kılarak hayırlı evlatlar vermesi için Allah’a dua ve niyazda bulunurlar.Gelinin evinden getirdiği çetnevir ve şekerlemelerden yerler.Bu arada damadın arkadaşları tıkılar kapıya...Onlara da aynı yiyeceklerden vermeyince de gitmezler...
Gelin sabah erkenden kalkarak kaynatanın oturacağı minderi hazırlar,ıbrıkla abdest suyunu döker.Damatla beraber erkenden yakın akrabaların evlerine giderek büyüklerinin ellerini öperler.Onlar da hazırladıkları çeşitli hediye ya da para verirler.O gün gelinin bütün çeyizleri odasına serilir,uzak yakın bütün mahallelerden akın akın kadınlar gelerek bakarlar. Kimisi beğenir,kimisi de hafiften dudağını bükerek beğenmediğini ifade eder.Bu an gelinin 12 yaşından beri hazırlandığı çeyizlerin sergisi veya fuardır adeta. Damatla sağdıç ta o gün Konya’ya giderek Mevlana’yı Meram’ı gezerler.Bütün harcamalar damattandır.
Beş on yıl süreyle (bazen daha fazla)gelin hanım evin büyüklerinin,özellikle kaynatanın karşısında saygı ifadesi olarak kısık sesle konuşur.
Üç gün sonra oğlan evi kız evine akşam yemeğine gider.Gelin hem ilk defa ayrıldığı ve özlediği evine gitmenin sevincini yaşar,hem de babasından biraz utanır.Gelinin babası ve annesi kızları ile damada bilezik,saat,koç gibi hediyeler verirler.Bir hafta sonra da oğlan evi kız evini davet ederek ağırlar.Artık yeni hısım olunmuştur,sık sık gidilip gelinir...Şayet düğün esnasında eşya yüzünden büyük tatsızlıklar yaşanmamışsa tabii...
DOĞUM ADETLERİ
Çocuk doğduktan sonra kızın anası kundak düzer. Hazırladığı şeylere mahallenin kadınları
grup grup gelerek bakarlar.Artık ne kadar fazla ve en ufak ayrıntı düşünülmüşse o kadar ilgi
görür.Kalabalık bir grupla bu kundak götürülür.Çocuğa da altın takılır,para verilir.Başucundaki
bir yastığa konu komşunun getirdiği altın vs hediyeler iliştirilir.
Çocuğa güzel bir isim konulur.Dedelerin veya babaanne veya annannelerin isimlerini koymak adettendir. Çocuğun ismi kulağına ezan okunarak konulur.
Çocuk diş çıkardığı zaman bulgur pişirilerek konu komşu davet edilir. Onlar da karınca kararınca hediyeler verirler. Çocuk ilk defa birisinin evine götürüldüğü zaman ev sahibi çorap, önlük gibi ufak tefek hediye vermesi gerekir.Yoksa evi sıçanlanır.Buna sıçancalık denir.
Oğlan çocuğu biraz büyüyüp te saçları uzadığı zaman dedesi kasıla kasıla berbere götürür.Berbere de yüklüce bahşiş verir bu ilk tıraşta.Berber dükkanında bulunanlara da lokum bisküvi gibi bir şeyler ikram eder...
SÜNNET DÜĞÜNÜ
Sünnet düğünü davetiye ile önceden duyurulur.Tıpkı düğünlerde olduğu gibi geniş çapta yemek hazırlanır.Çocuğun evi süslenir.Davul-zurna tutulur.Sünnet günü çaldırılır.
Öğleye doğru Mevlid okunmaya başlar.Tam öğle sırası sünnet olacak çocuk yaylı arabası ile şimdilerde ise taksi ile gezdirilir.Peşinde de diğer arabalar bulunur.
Geziden sonra hoca da dua edince sünnet gerçekleşir.Sünnet esnasında çocuğu tutan kirve çocuk için babasından veya dedesinden tarla,dana,koyun gibi şeyler ister,o da verir.Bu esnada besmele ve salavatlar getirilir.Kanamayı kesmek için ise çürük ağaç tozları kullanılırdı.
ASKER UĞURLAMA
Askere gidecek gençler sülüslerini aldıktan sonra yakın akrabalar ve komşular tarafından yemeğe çağırılırlar.Bu yemekler de aynen düğün davetleri gibi olur.Ayrıca gömlek, atlet,pijama gibi hediyeler ve kurabiye gibi yolluk hazırlanarak asker görmeye gidilir.Asker hısım akrabayı dolaşarak vedalaşır,onlar da cebine harçlık koyarlar.
Askerler gideceği gün köy meydanında toplanılır.Hoca dua eder.Büyüklerin elleri öpülür, helalleşilir.Davul-zurna sesleri arasında uğurlanır.
Türk Milletinin olduğu gibi Kadınhanı gençlerinin de en karakteristik özelliğidir: Düğüne gider gibi askere gidilir.
Askere gidecek gençler akraba ve konu komşu tarafından bir 10-15 gün boyunca yemeğe davet edilirler.
KADINHANI’NDA BAYRAM
Ramazan geldiğinde şehrin içini mis gibi bir tahin kokusu alır. Her köşede pideler, tahinli pideler satılmaktadır. Zengin oda sahipleri bir hafız veya hoca tutarlar,odalarında teravih namazı kılınır.Akşamları teravih namazından çıkılınca çarşıda her zamandan fazla kalabalık olur.Tepsiler içerisinde baba tatlısı,şam tatlısı satılır.Ramazan boyunca kahveler ve bazı işyerleri sahura kadar açık bulunur.Sahurda gençler sahur davulunun peşine takılarak mahalleyi gezerler.Zengin ve şaka yapılmak istenen kişilerin evinin önlerinde davul çalmaya devam ederek uyandırıp dışarı çıkana kadar bekler,bahşiş almadan ayrılmaz.
Arife günü ikindi namazından sonra mezarlığa topluca gidilir.Hoca yasin okur,dua eder.Herkes yakınlarının kabirlerini ziyaret ederler,geri dönülür.
Bayram günü küçük çocuklar bile erkenden bayram namazı için camiye giderler. Camiden çıkılınca tekrar kabir ziyareti yapılır.Mezardan odalara dönülür. Her evden sini sini yemek gelir topluca yenilir.Yemek bitince önce oda cemaatı kendi aralarında bayramlaşırlar. Küçükler büyüklerin ellerini öperler.Büyükler odada kalır,gençler diğer odaları dolaşarak büyüklerin elini öperler.Şeker kolonya ikram edilir.Çocuklara para da verilir.Kurban bayramında biraz daha erken davranılır.Bayramlaşma bitirilir bitirilmez kurbanlar kesilmeye başlanır.Zira büyükler kurban etiyle oruç açarlar.
KÖY ODALARI VE EĞLENCELERİ
İslamın ilk yıllarından itibaren Allah’ın dinini diğer ülkelere yaymak için çalışan İslam gazi ve mücahitlerinin kendilerine mesken edindikleri mekan ve kal’elere “Ribat”,burada kalan Allah dostlarına da “Murabıt” denirdi.Bu gelenek XIII. asırda Anadolu Selçukluları zamanında Ahi Evran tarafından kurulan Fütüvvet ve Ahilik Teşkilatı ile devam etmiştir.Bu sistemi günümüze kadar devam ettiren hayır ve kültür merkezleri köy odalarıdır.Bu mekanlar eskiden beri İslamiyet’in yayıl masına hizmet etmiştir.
Anadolu’da kapısı dışarıdan kilitlenmeyip,içeriden kilitlenebilen özellikte bir mekandır köy odaları... Köye gelen garip,yolcu,misafir,tacir, çoban, deveci,çerçi gibi insanlar hiç çekinmeden ilk buldukları köy odasına misafir olurlar.Allah rızası için parasız yiyip,içerler istirahat ederler.Hayvanı için de yem saman verilir.Oda sahibi için de bu çok büyük bir onurdur. Babadan oğula vasiyet edilir;”Odaya gelen misafire iyi bak.”diye...Anadolu köylerinde odalar sosyal dayanışmayı sağlar.
Köy odaları sadaka-i cariye (Öldükten sonra sevap hanesine devamlı sevap yazılan) olup , köyde hali vakti yerinde olan kişiler tarafından yaptırılan İslami hayır kurumlarıdır. Oda sahibi oda nın işletilmesine büyük bir itina gösterir.Odasını erkenden açar oturur. Temizliğini yapar,sobasını yakar.Daha sonra konu komşu da gelmeye başlar.Çaylar kahveler içilir.Odanın dolabınd
CENAZE MERASİMLERİ
Konu komşuda bir cenaze vukuu bulduğu zaman herkes toplanır.Cenaze
sahibi ile ilgilenilir,odaya götürülür.Cenaze işleri için tüm hazırlıklar
yapılır.Gençler kazma kürekleri alarak mezara gider,mezarı kazarlar.Bahçenin
bir köşesinde büyük kazanlarla su ısıtılır. Kefen,kına,sabun kese tüm
malzemeler hazırlanır.Merkezi birkaç camide salası verdirilerek herkese
ilan edilir.Cenaze yıkanılıp kefene sarıldıktan sonra omuzlarda taşınarak
camiye götürülür.Cenaze namazı kılındıktan sonra mezara varılıp defnedilir.Mezarlıkta
hoca efendiler Kur’an okurlar.Cenaze evinin önüne gelindiğinde tekrar Kur’an
okunur,başsağlığı dilenir. Erkekler doğruca odaya giderek otururlar.Artık üç ya
da dört gün taziyeler burada kabul edilir.Cenaze sahibinin üzüntüsünden yemek
hazırlayamayacağı düşünülerek komşu evlerden sinilerle odaya yemek getirilerek
orada yenir.Kadınlar için de aynı şekilde cenaze evine üç dört gün süreyle
yemek götürülür.Bu süre içerisinde artık grup grup insanlar gelerek önce
mutlaka Kur’an okuduktan sonra başsağlığı dilerler.Hatta kendisi Kur’ an
okumayı bilmiyorsa da bir imam ya da hafız beraberinde gelerek mutlaka Kur’an
okunduktan sonra başsağlığı dilerler. Cenaze sahipleri yalnız bırakılmayarak
teselli edilir.
MAHALLİ İNANIŞLAR
Çarpık
Ocağı :
İlçemize bağlı Meydanlı köyünde yaşanan ve hala Çarpık Ocağı
adıyla halk arasında rağbet gören mahalli bir inanış vardır.
Vaktiyle Meydanlı
köyümüzde iki kardeş yaşamaktaymış.Kardeşlerden birisi evli ve çocuk lu, diğeri
ise halen bekardır. Bu hakkaniyet sahibi iki kardeşin babaları ölmüştür.Ama
henüz ba-balarından miras kalan tarlalarını paylaşmamışlar,birlikte
ekmektedirler.Nitekim ekinler hasat edilmiş,tınazlar savrulmuş,harman yerinde
cecler (Buğday)birikmiştir.Şimdi bu cecleri paylaşmak zamanıdır.Bir şinik sana,bir
şinik bana paylaşma da tamam ama cecler hala harman yerinde yan yana
durmaktadır.O gece bekar olan kardeş abisinden habersiz gece gizlice cecin
başına gelir kendi hissesinden çokça bir miktarı abisinin cecinin üzerine
aktarır.Düşünür ki abisinin çoluk çocuğu vardır.Dolayısıyle onun ihtiyacı daha
fazladır...
Aynı gece biraz sonra
da abi cecin başına gelir.O da kardeşinin daha bekar olduğunu, evlenmesi
gerektiğini dolayısıyle daha çok ihtiyacı olduğunu düşünür ve kendi cecinden
bir miktarını kardeşinin cecinin üzerine aktarır,gider...
Rivayet edilir
ki;kardeşlerin riyasız bu iyi niyet gösterisinden sonra ertesi gün o ceclerin
üzerinde beyaz bir güvercin peyda olur.Esrarengiz beyaz güvercin uzaklara uçup
gider.Bir müddet sonra ağzında çok güzel işlemeli esrarengiz bir pabuç
getirir.O günden beridir ki en onulmaz hastalar dahi bu pabuçla sıvazlanırsa
şifa bulurmuş...
Şifa veren bu pabucun
bütün Konya ve İçanadolu çevresinde şöhreti vardır.Konya’dan otobüs dolusu
hastalar Meydanlı köyüne gelerek bu pabuça sıvanırlarsa şifa bulmaktadırlar.
KADINHANI’NA MAHSUS
MAHALLİ KELİMELER
|
Sno
|
Mahalli Kelime
|
Güncel Anlamı
|
1
|
Sümeye
|
Boşu boşuna
|
2
|
Yil
|
Rüzgar
|
3
|
Helke
|
Kova
|
4
|
Gurk tavuk
|
Kuluçka
|
5
|
Pişkir
|
Havlu
|
6
|
Bulada
|
Genç tavuk
|
7
|
Hereni
|
Büyük tencere
|
8
|
Hölü
|
Bayat yumurta
|
9
|
Büğemek
|
Önüne set çekmek,engellemek
|
10
|
Aşene
|
Aşhane,mutfak
|
11
|
Havlı
|
Bahçe,avlu
|
12
|
Bildanat
|
Tarım aleti dişli
|
13
|
Porda gapı
|
Büyük bahçe kapısı
|
14
|
Ananat
|
büyük dişli
|
15
|
Pınare
|
Baca
|
16
|
İğsiran
|
Hamur kazıma aleti
|
17
|
Senit
|
Ekmek yapılan tahta
|
18
|
Irbık
|
İbrik
|
19
|
Uğra
|
Ekmek unu
|
20
|
Meymenetsiz
|
Beceriksiz
|
21
|
Gağırtlak
|
Bir çeşit kavurma
|
22
|
Hatıl
|
İnşaat terimi;bağlantı
|
23
|
Kesmik
|
İri saman
|
24
|
Seve
|
İnşaatta kapı pencere üstü
|
25
|
Günaşşık
|
Ay çekirdeği
|
26
|
Parda
|
Evin tavan kısmı
|
27
|
Çimmek
|
Banyo yapmak,yüzmek
|
28
|
Kiriş
|
İnşaat terimi;kalın ağaç
|
29
|
Büğelek tutmak
|
Hayvanın sinekten kaçması
|
30
|
Yalak
|
Tavukların su içtiği kırık
|
31
|
Öğendere
|
Ucu çivili uzun sopa testi
|
32
|
Hak
|
Çoban ücreti
|
33
|
Bitek
|
Anbarın bölümlerinden
|
34
|
Yağlık
|
Mendil
|
35
|
Kaşak
|
Ahırın bölmesi
|
36
|
Bayam
|
Badem
|
37
|
Yuvak
|
Toprak damların sıkıştırılmasında kullanılan ortası delik taş
|
38
|
Dulda
|
Kuytu
|
39
|
Dağal
|
Kuvvetli rüzgar,fırtına
|
40
|
Goca
|
Erkek eş
|
41
|
Pindir
|
Peynir
|
42
|
Garı
|
Kadın,eş
|
43
|
Fıçça
|
Yerde döndürülen oyuncak
|
44
|
Unnaş
|
Çabuk yetiş
|
45
|
Toyga Çorbası
|
Yayla çorbası
|
46
|
Çavmak
|
İstikametten sapmak
|
47
|
Entere
|
Fistan
|
48
|
Seğirtmek
|
Koşma
|
49
|
Salta
|
Palto
|
50
|
Tızıkmak
|
Koşmak
|
51
|
Şellek
|
Çırılçıplak
|
52
|
Zıbarmak
|
Yatıp uyumak
|
53
|
Susa
|
Asfalt yol
|
54
|
Ala vire
|
Alış veriş
|
55
|
Mırık
|
Çamur
|
56
|
Gasti
|
Kasıtlı olarak
|
57
|
Zınarmak-Gıllamak
|
Caymak
|
58
|
Hoşmerim
|
Bir çeşit tatlı
|
59
|
Çağ
|
Gusülhane,banyoluk
|
60
|
Kile
|
Buğday ölçüsü(12 teneke dolusu)
|
61
|
Seklem
|
Doludan biraz az
|
62
|
Gavete
|
Domates
|
63
|
Kumpir
|
Patates
|
64
|
Böğürçe
|
Fasulye
|
65
|
Calla(Badılcan)
|
Patlıcan
|
HAFTANIN GÜNLERİ
|
Sno
|
Halk dili gün
|
Güncel Anlamı
|
1
|
Ilgınbazarı
|
Pazartesi
|
2
|
Sali
|
Salı
|
3
|
Çarşamba
|
Çarşamba
|
4
|
Cumacesi
|
Perşembe
|
5
|
Cumayı
|
Cuma
|
6
|
Hanbazarı
|
Cumartesi
|
7
|
Dirnek
|
Pazar
|
KADINHANI’NDA
YAYGIN EV TİPİ
Kadınhanı’nda evler genellikle kerpiçten yapılmıştır.Çatısız düz toprak
dam örtüdür.
Kalın kerpiç duvarları ile kışın kolayca ısınan,yazın ise serin olan bu
evler son derece sıhhi özelliktedir.
Hemen hemen bütün evlerde sadece odalar bulunur. Mutfak ve tuvalet
dışarıda ayrı olur. Tuvalet geniş bahçenin en uzak köşesinde bulunur.
Kanalizasyon şebekesinin olmadığı eski yıllar düşünülürse kötü kokunun
önlenmesi ve istibra açısından böyle yapılmaktadır.
Evlerde ayrıca banyo bulunmaz.Her odanın içerisinde gusülhane adı
verilen bir bölüm bulunur.Banyo ihtiyacı orada giderilir.
Arası Mabeynli ev
Tipi Fiziki Planı:
MAVİŞ GELİN HİKAYESİ
Kadınhanı’mızın şirin kasabası Atlantı’da 150 yıl kadar önce bir efsane
yaşanmış, günümüze kadar da halkın gönlünde yaşayagelmiştir...
Zaman 1870 li yıllar...Atlantı Kasabasında sevilen,sayılan,hatırı büyük
dillere destan Kara Mehmet Ağa yaşamaktadır.Kara Mehmet,ağaların ağası...40
tane devesı,uçsuz bucaksız arazileri,sürülerle davarları bulunmaktadır.Kara
Mehmet avcılığa tutkundur.Zaman zaman atına biner,tazısını yanına alır,ava
gider avlanır dönerdi...Avdan dönünce atını gezdirip terini soğutan çocuklara
da birer sarı lira altın verirmiş...
Bütün Konya’yı kasıp kavuran meşhur 303 kıtlığı Atlantı’yı da
sarmıştır.Atlantı halkı aç,sefil,perişandır..Kara Mehmet ev ev dolaşarak
yiğintisi olmayanları tesbit eder,40 devesiyle Aydın’ dan getirdiği buğdayı
halka dağıtırmış.Böylece 7 sene aş dökerek fakirleri doyurmuştur.Kara Mehmet
Ağa’nın kervanının Aydın’dan geleceği gün halk köyün kenarında karşılar,sevinç
gösterilerinde bulunurmuş...
Kara Mehmet Ağa zamanın Konya valisi Müşir Mehmet Sait Paşa’yı
Atlantı’ya davet eder.17 dekar alana halılar serdirir...Hatırı büyük Kara
Mehmet Ağa’nın davetine vali icabet etmiş,hatta Atlantı’da bir gece
konaklamıştır.
Kara Mehmet ilk evlendiği hanımının gelinlik fesine sıra sıra altınlar
dizdirir...Ne var ki ilk hanımı ölerek O’nu yarı yolda bırakmıştır.Kara Mehmet
bu kez de çok sevdiğiği hanımının küçük kız kardeşi ile dünya evine girer.Sıra
sıra altın dizili gelinlik fesi baldızına giydirir...Fakat bir garip
dünya bu..Felek ikinci hanımını da alır elinden...Herkeslere sözü geçen, hatırı
çok olan,sayılan,sevilen Kara Mehmet’in,kara talihi karşısında elinden hiçbir
şey gelmez...Boynu bükük kalıverir...Altın dizili fesi alır,doğruca kaynanasına
götürür “Bu fes bize uğur getirmemiştir” diyerek teslim eder...
Kara Mehmet herkesin ağasıdır...Ama yalnızdır,içi bomboştur.Bir
yerlerde duramaz. Günlerden bir gün Kadınhanı’nda bir ahbabının evine
misafir olmuştur.Felek karşısına Maviş Gelini çıkarır.Maviş gelin o evde
besleme bir yetimdir...Ama Maviş Gelin bir içim su... Maviş Gelin sanki
Huri,Melek...Görenler Maviş Gelin’i “Zeytin yese boğazından midesine inerken
görünürdü.” diye tasvir ederler...Onca güzel...Onca beyazın beyazı...Kara
Mehmet’in gönlü düşer Maviş Gelin’e...Öder mihrisini,kıydırır nikahını,alır
atının terkisine Atlantı’ya getirir...
Kara Mehmet bu..Namı büyük,ihsanı bol...Yedi gün yedi gece düğün
yapmadan olmaz... Düğün hazırlıkları başlar,davullar tutulur...Terziye beylik
donu bile ısmarlanır.
Ama Kara Mehmet’in olmaz olası bahtı da karadır.Birden bire
hastalanır,yatağa düşer...Devrin en korkunç hastalığı,sıtmadır bu illet...Gayri
dört tane yorgan Kara Mehmet’i ısıtamamaktadır...Civarın en namlı doktorları
bulunur getirilir,nafile...Felek bu defa da Kara Mehmet’i Maviş Gelin’in
elinden çekip alır,acımasızca...Adeta çocuk yaştaki genç Maviş Gelin gelin olup
olmadığını bile anlayamadan kaybetmiştir Kara beyini...Dünya başına yıkılır...
Artık oturur ağıtlar yakar yüreğini serinletmek için Kara Mehmet’ine...Ve bu
güne kadar dilden dile söylene gelmiştir bu türkü en hazininden...
MAVUŞ GELİN TÜRKÜSÜ
Serin olur şu Konya’nın Ovası
Kara Mehmet Atlantı’nın ağası
Mavuş Gelin de katarlamış mayası
Mayası ellere kaldı neyleyim...
****************************************
Atımın yerine at bağlatmayın
Tazımı verip te av avlatmayın
Mavuş gelin de pek küçük çok ağlatmayın
Silin baş defterden ismimi benim.
****************************************
Aladağın dumanını kesmeyin
Dolu verin fincanımı esmeyin
Aziz ahbablarım bana küsmeyin
Silin baş defterden künyemi benim.
****************************************
Değirmene verdimde dügün ununu
Terziye verdim de beylik donunu
Görmedim de Kara Mehmet’imin gününü
Ayrılık günü de doğdu mu bugün.
Kapımızın önü de arpa biçimi
****************************************
Taramış zülfünü de örmüş saçını
Mavuş Gelin de ayrı kaymış göçünü
Ayrılık defterinden de sildin mi beni
İzmir çöllerinde ağrıdı başım
****************************************
Hani benim Hacı Bekir gardaşım
Üç kız da bir oğlanın yerini mi tutar
Silin baş defterden ismimi benim.
Dolaşır dolaşır da dağı dolaşır
****************************************
Mirasçılar gelmiş malın üleşir
Öksüz yavrularım da köpük yalaşır.
Ayrılık günleri de doğdu mu bugün.
Kapımızın önü bir dönüm mezar
****************************************
Mavuş Gelin deli olmuş dağları gezer
Katipler oturmuş malını yazar
Silin baş defterden ismimi benim...
YEMEK KÜLTÜRÜMÜZ KADINHANI’NIN
MEŞHUR YEMEKLERİ
Kadınhanı
Tahinlisi(Tahinli Pide)
Tahinli pide Kadınhanı’na mahsus bir tatlı
çeşididir.Ramazan ayında yaygın olarak yapılır ve
çokça yenir.Ayrıca çok meşhur olan bu Kadınhanı
Tahinli Pidesi çevre il ve ilçelere de
gönderilmektedir.Bir Kadınhanlının başka
şehirlerde yaşayan bir yakını ya da arkadaşına
Ramazan ayında Kadınhanı tahinlisi göndermesi
adettendir.Göndermezse ayıp bile olur.Artık
bu o kadar benimsenmiştir ki:başka şehirlerde
yaşayanlar Ramazan geldiğinde;
-“Hani nerede kaldı bizim tahinlimiz? “diye
takılırlar Kadınhanlı birisine...
Tahinli Pide
Kadınhanı’nda adeta bir sektör haline gelmiştir.Bütün fırınlar olduğu gibi
sadece Ramazanda faaliyet gösteren bir çok fırında günde binlerce tahinli pide
üretilir satılır.Fırıncı esnafı için çok iyi bir gelir kaynağıdır.Başka zaman
sinek avlayan küçük fırınlar bile Ramazan ayında sezon olarak çok güzel iş
yapar,diğer ayları telafi eden karı ederler.
Yapılışı: Pide hamuru bir kez de bol tahin ile iyice
yoğurulur.İçerisine ceviz içi de katılmaktadır. Talebe göre tereyağı veya
kaymak ta katılır.Bütün bu malzeme hamura iyice yoğrularak yedirilir.Özel
tepsilere konarak üzeri tekrar bol tahin ile cilalanır.Sonra fırına
verilir kıvamında pişirilir.
Her ne kadar
biz burada kolayca tarif ediverdikse de tahinliden tahinliye fark vardır. O
kıvamı tutturmak çok önemlidir.Bu yüzden “Pideciyi pideciye
vereceksin,iki pide de üste vereceksin”denilmektedir.
Batırık:
Batırık
hanımların misafirlikte ikindi çayı ile beraber yedikleri vazgeçilmez
yiyeceğidir.Bu yüzden güz mevsiminde bol miktarda bulgur kaynatılır ve düğü hazırlanır.
Ilgın’dan da bol miktarda haşhaş satın alınır.Haşhaş kavrulup havanda iyice
dövülür,düğünün içerisine katılır.Bolca da tahin
katılır.Zeytinyağı,tuz,biber,baharat ta katılır.İyice yoğrulur.Hazır hale
gelince büyükce köfteler haline getirilir,pasta tabaklarına konarak servis
yapılır.Yanında da garnitür olarak soğan,doma tes,salatalık.turşu
bulundurulur.Çayla birlikte yenir...
Hoşmerim:
Bir hamur tatlısıdır.Kullanılan malzemeler;yağ suyu,un,şeker,krema(Veya
margarin) bir de maharet...Un yağ suyu ile güzelce karılarak hamur haline
getirilir.Yağ ilave edilerek özel hoşmerim tavasında önce karıştırılarak
pişirilir. Daha sonra tavanın içerisine yayılarak önce alt yüzü,daha sonra
alt-üst edilerek diğer yüzü kızartılır.Tavaya göre oluşan şekli bozulmadan
yavaşça ve de maharetle kenarları kırtmıklı bakır sahana aktarılır.Üzerine bal
veya pekmez ya da toz şeker ekilerek servise sunulur.
Hoşmerimi ilk defa pişiren hamarat Kadınhanılı kadın kocasına “-Hoş
mu erim ?” diyerek sormuş,böylece bu güzel yemeğin adı Hoşmerim
olarak kalmıştır.
Gaygana:
Gaygana da bir hamur yemeğidir.Sütle un karıştırılarak bulamaç haline
getirilir. Sonra tandırda ısıtılan sacın üzerine kepçe ile dökülerek daire
halinde yayılır.Biraz pişince diğer yüzü de çevrilerek pişirilir.Pişince alınır
ve hemen bekletilmeden her iki yüzü de yağlanır. Pekmez veya reçele
bandırılarak ya da arasına toz şeker ekilerek yenir.
Kömbe:
Kömbe genellikle bayramlara mahsus özel bir ekmek çeşididir.Ekmek
yapmak üzere hamur hazırlanır,mayalanır.İnce yufka halinde açılır.Hazırlanan bu
yufkanın arasına önceden kavrularak havanda dövülmüş haşhaş ekilir.Biraz da
sıvı yağ ekelenir.(Kullanılan bu yağ eskiden haşhaştan elde edilen yağ
olurdu.Bu yağa da Şırlan yağı denir di.Kömbe de bayramlara mahsus bir
ekmek olduğu için halk arasında İş işten geçti anlamında şu deyim
yaygındır:”Bayram geçtikten sonra şırlan yağını tepene dök gayri.” Kıvrım
halinde veya katlanarak hazırlanan bu kömbe tepsilere konularak fırında veya
iki saç arasında pişirilir.Bu kömbeyi taze ve kevsek olan rahmetli Helvacı
Kazım Emmi’ nin imalatı akide şekeriyle birlikte yemenin tadına doyum olmaz.
Bazlama(Ev
Ekmeği):
Kadınhanı insanı günlük tükettiği ekmeğini genellikle hanımlar
kendileri evde hazırlarlar. Hatta evde ekmek yapmayan,kocasına çarşıdan aldıran
hanımlar biraz da ayıplanır, müsrif diye. Ancak yabancı ve memur evlerinde
ekmek evde yapılmayıp,çarşıdan alınır.
Evin kadını bir gün önce akşamı hamuru ekşitmek için mayalar ve
bırakır.Buna hamur üretme denir.Zaten önceden bulundurulan mayalık bir parça
ekşi hamur sayesinde iyice mayalanan hamur sabah erkenden yoğurulur.Bir müddet
dinlenmeye bırakılır.Hamurun iyice mayalandığı ve kabardığı görülünce oklava
ile yufkadan biraz kalın olarak açılarak saç üzerinde pişirilir.
Ekmek yapılırken mutlaka o anda yemek için saç böreği yapılır.Kıymalı
ıspanak, peynir,yumurta ya da patates gibi iç malzemeleriyle yapılan böreğin
tadı bir başkadır.O gün bir evde ekmek yapılıyorsa kokusu ta ötelere bütün
mahalleye yayılırdı eskiden...
Topalak:
Bir hamur yemeğidir topalak.Genellikle o gün evde ekmek bittiği zaman
yapılır ve ekmeksiz olarak yenir.İçerisine biraz bulgur ya da düğü,çeşitli
baharatlar katılarak hamur yoğurulur. Köftelik kıvamına getirilir.Daha sonra
avuç içerisinde ovuşturularak misket büyüklüğünde hazırlanır.Bir tencerede
yağ,tuz ve diğer malzemelerin ilavesiyle çorba kıvamında pişirilir.Tabaklara
servis yapılır,üzerine sarmısaklı yoğurt ve kurutulup ufalanmış nane ekilerek
yenir.
Bu yemek hazırlanırken acıkan ve sabırsızlanan çocuklara hazırlanmış
hamurun bir kısmı avuç içerisinde yassıltılarak sobanın ya da odun közünün
üzerinde altı,üstü pişirilir. Çocuklar artık ayak üstü elleri yanarak sıcak
sıcak yiyerek tekrar oyuna koşarlar.
Kaynak
Lütfi ÖZKUL
Emekli Halk Eğitimi Merkezi Müdürü